Yeni Nesil Dirençli Kilolar

Hepimiz sadece yanlış beslendiğimiz veya hareketsiz kaldığımız için kilo almıyoruz maalesef. Bu kiloların ardında daha derin sebepler olabiliyor. Bilim adamları son zamanlarda şaşırtıcı bir veriye ulaştı: çevresel toksinler bizi şişmanlatır ve diyabet gibi birçok kronik hastalığa neden olabilir. Bu şekilde alınan dirençli kiloların sebeplerini ortadan kaldıramazsak, bu kiloları vermek hiç de kolay olmaz. Bu nedenle yediğimizin fazlasını yakmak gibi kalori matematiğinin her zaman cevap vermediği durumlarda, detaylı testlere bakılıp bu kilolar daha derin incelenmelidir.

Vücudumuzun sistemlerini bozabilen toksinler kilo artışına sebep olabiliyor. Bunlara ‘dirençli toksik kilolar’ diyebiliriz.

Doğamıza aykırı kirleticilerle dolu bir ortamda yaşıyoruz. Vücudumuzun sınırlarını zorlayan kimyasallar ile ilgili ‘Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezlerinin Ulusal Raporu’ na göre, bilim adamları test ettikleri neredeyse her kişinin, yağ dokusunda ve vücudunda depolanan kimyasal kirleticiler olduğunu saptadı. Hatta yeni doğan bebeklerin göbek kordonu kanında, 217’si nörotoksik (sinir ve sinir hücrelerine zehirli) olmak üzere 287 kimyasal saptanmıştır. Bu toksinler alerji, demans, Alzheimer gibi beyin ve bağışıklık sistemi kökenli pek çok problemin de ana kaynağını oluşturuyor ki bu da çevresel toksinlerin yıllar içinde birikerek nelere yol açabileceğini gösteriyor.

Normalde vücudumuza giren bu toksinler, vücudumuz tarafından arındırılıyor ancak sürekli kirlenen vücutlarda, birikintiler vücudun enerji üretim merkezi olan mitokondrinin işlevlerini bozabiliyor ki bu da metabolizmada aksaklıklara neden olabiliyor.

Metabolizmamız genetik bir miras mı? %70-30 oranında genetik etkili ama genetik olarak sadece %30 oranında etkili. Yaşam şeklimiz daha önemli olduğunu dikkatten kaçırmayın derim.

Özellikle son zamanlarda çok fazla kirleticilerin olduğu yerlerde yaşadığımız doğru olsa da iyi haber! Vücudumuz doğal detoks yeteneğine sahiptir. Peki bu detoksifikasyonu nasıl yapıyor?

  • Böbrekler, kandan gelen toksinlerin, atıkların temizlenmesini sağlar. En önemli detoks organlarından biri olan böbreklerin de bu görevini yapabilmesi için yeterli suya ihtiyacı vardır. Vücudumuzun %55-65 kadarı sudan oluşur. Günlük 2 litre su tüketerek bu oranı sabit tutmaya özen göstermeliyiz ki böbrekler bu görevini yapabilsinler. Vücutta yetersiz su olduğu zaman ödem oluşur ve ödem böbreklerin işlevlerini yerine getirmekte zorlanmasına neden olur. Tabi ki arınmanın yanı sıra metabolizmanın verimli çalışabilmesi için de su çok önemli olup, %24-30 oranında metabolizma hızını artırmaya yardımcıdır.
  • Vücudun temizlenmesinde bağırsaklara büyük rol düşer. Bağırsak florasının sağlığı ve düzenli bağırsak hareketliliği çok önemlidir. Bağırsağımızın mikroflorası yararlı bakteriler ve diğer organizmalardan oluşur. Bağırsaklarımız kendi içerisinde yararlı-zararlı organizma dengesini sağlayabildiğinde, düzgün bir şekilde çalışabilir.
  • Cilt, vücudumuzdaki en büyük ve en iyi temizleme organıdır. Ter ile atıkların uzaklaştırılabilmesi için sauna, buhar veya detoks banyosu yapabilirsin. Özellikle İskandinav ülkelerindeki insanlar yüzlerce yıldır sauna kullanıyor ve çoğu araştırma, sauna terapisinin ağır metallerin atılımını artırdığını göstermektedir. Ayrıca sauna veya buhar banyoları yapmak stresin azaltılmasına ve otonom sinir sisteminin dengelenmesine de yardımcı olabilmektedir.
  • Akciğerler, vücudun detoks takımının gizli kahramanlarıdır. Her nefes ile taze oksijen alıp vücudun her tarafına taşınmasına yardımcı oluyorlar. Akciğerlerin gücünü iyileştirmenin ve detoksifiye etmenin en iyi yollarından biri, doğru ve derin nefes alabilmektir.
  • Karaciğer vücudun en büyük iç organıdır. Vücutta 500’den fazla farklı fonksiyondan sorumludur. Bu işlevlerden biri detoksifikasyon ve toksinlerin nötralize edilmesidir. Yediğimiz, içtiğimiz ve nefes aldığımız tüm toksinler bu organa uğrar; dolayısıyla karaciğer vücudun gümrük kapısı gibidir.
Doğa birçok çözümü bize sunuyor. Fakat bu doğal yaklaşımların sağlıklı olabilmesi ve güzel sonuç verebilmesi için öncelikle besin eksikliğinin tamamlanması gerekir. Bunun yanında beslenme ile ilgili temel doğruların sağlam temellere oturtularak iyice özümsenmesi gerekir. Sen de bunları hayata geçirmek için acele etmelisin.

Vücudunuzu mümkün olduğunca çevresel kimyasallardan arındırmak için beslenmemizde neler yapabiliriz?

  • Öncelikle düzenli kan tetkikleri ile vitamin-mineral durumuna baktırman gerekir. Vitamin D, omega-3, B12, demir gibi yetersizliği sık gözlemlenen vitamin-mineralleri besinlerle ve hatta gerekirse doktor kontrolünde takviyeler ile destekleyerek tamamlaman gerekebilir; ihmal etme.
  • Her gün düzenli olarak su ve bitki çayı tüketmek, tüm detoks organlarının işlevlerine destek olacaktır. Su, zararlı kimyasalları vücuttan atmak için elzem ve vazgeçilmez bir besin maddesidir.
  • Çeşitli özellikleri ve faydaları ile yeşil çayın vücudumuzdaki doğal detoksifikasyon sürecini önemli ölçüde iyileştirdiği ve geliştirdiği gösterilmiştir. Bunun için düzenli olarak her gün içtiğin 2 litre suya ilaveten 2-3 kupa yeşil çay tüket. Hatta içerisine limon, portakal, elma dilimleri, çubuk tarçın, karanfil gibi aromasını güzelleştiren ve aynı zamanda sağlık için faydasını arttıran ekstra lezzetler de katabilirsin.
  • Kirleticilere maruz kalan besinleri yeme. Sağlıklı diyetle ve gökkuşağı gibi rengarenk beslen. Sebzeleri, meyveleri, tam tahılları, yüksek lifli yiyecekleri ve balık gibi yağsız protein kaynaklarını seç. Yiyeceklerin doymuş yağ ve sodyum miktarlarını sınırlandır. Mevsiminde en koyu renkli, taze sebzeleri yemek masanda artır. Her gün 5 porsiyon sebze, 2 porsiyon meyve tüket. Sebzeler hem antioksidan olup hem de detoksifikasyona yardımcı gıdalardır.
  • Lif alımını artır. Taze meyve ve sebzelerin, tam tahıllı besinlerin zengin lif içeriği sindirim sistemini destekler. Lifli gıdalar bağırsak hareketlerini kolaylaştırır. Böylelikle kabızlığı önler. İlaveten bazı lif türleri ‘prebiyotik’ gibi davranır. Bu, sindirim sağlığı için önemli olan bağırsaktaki yararlı bakterilerin çoğalmasını sağlar.
  • Yediklerini baharatlandır. Baharatlar, yemeklere lezzet ve sağlık katar. Birçok çalışmada elde edilen veriler kimyon, tarçın, zerdeçal, pul biber, sumak gibi baharatların bazal metabolik hızı arttırabileceğini ve kilo vermede destekleyici olabileceğini ve hatta ölüm risklerini bile azaltmaya yardımcı olabileceğini göstermektedir.
  • Yeni veriler spor ve hareket durumumuz eskiye oranla azaldığı için karbonhidrat alımını doğru kaynaklardan, eskiye nazaran daha az miktarda alman gerektiğini söylüyor. Bu nedenle karbonhidrat tüketimini iyi yönet. Ayrıca insülin duyarlılığını da iyileştirebilmek için düşük karbonhidratlı beslen.
  • Temiz havada hem bedenini oksijene doyurabileceğin hem de ruhunu dinlendirebileceğin bol yeşillikli alanlarda spor yap. Spor ile atacağın ter ile toksinlerin vücudundan atılmasını sağlayacaksın.
  • Kanser, Alzheimer, demans gibi zihinsel hastalıkların görülme sıklığının artmasının nedeni; yediğin gıdalardan deodorantlara, temizleyicilerden deterjanlara kadar tüm malzemelerdeki toksinler ve kirleticilerden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla evine giren her şeyin güvenilir ve kaliteli olmasına elinden geldiğince özen göster.
  • Alkol/ sigara gibi kirleticileri vücuduna alma. Çünkü sigara ve alkol hem tüm vücut sağlığını hem de yaşam kaliteni olumsuz etkiler.